top of page
Yazarın fotoğrafıHasan Yiğit

Senin Adın Kara Fatma - Mustafa Kemal Gençliği Dizisi


MUSTAFA KEMAL GENÇLİĞİ DİZİSİ:


SENİN ADIN KARA FATMA


Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda, Anadolu köylü kadınından daha çalışkan, daha özverili olan kadınlardan söz etmek olanağı yoktur. Ve dünyada hiçbir ulusun kadını, “Ben Anadolu kadınından daha çok çalıştım. Ulusumu kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gördüm,” diyemez.


Belki erkeklerimiz, ülkemizi işgal eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında kendilerini kanıtladılar. Fakat erkeklerimizin kurmuş olduğu ordunun yaşam kaynaklarından birini kadınlarımız işletmiştir.

Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, ürünü pazara götürüp paraya çeviren, ocakları tüttüren, bütün bunların yanı sıra sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur çamur, soğuk sıcak demeyip cephenin savaş araç gerecini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o özverili, o yüksek ruhlu Anadolu kadınları olmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk.


Fatma Seher Hanım, Mustafa Kemal’in yukarıda özelliklerini saydığı Anadolu kadınlarından biraz daha öteye gitmiş, cephede savaşmış, sayıları yedi yüz elliyi bulan Kurtuluş Savaşçısına komutanlık etmiş, üsteğmen rütbesine yükselmiş, bir savaşçıdır.

1888 yılında Erzurum’da doğdu. Bir subayla evlendi. Eşi, Balkan savaşları çıktığında Edirne bölgesine atandığı için, çocuğu ile Edirne’ye gelmişlerdi. Bulgar birlikleri Edirne’yi kuşattığında boş durmadı. Komşu kadınları topladı. Askerlere geri hizmet vermeye başladılar. Bir süre sonra bir tüfek edinen Fatma Seher, çarpışmalara girmeye başladı. Erzurum altı ay aç susuz dayandı. Osmanlı yönetiminin aymazlığı yüzünden teslim almak zorunda kaldı.


Fatma, çocukluğunda 93 Harbi (1877-1878) öyküleri, ağıtları dinleyerek büyüdü. Nene Hatun’la, Kara Fatma’yla ilgili anlatılanları ezberledi. Ruslar, Erzurum’a girince kadın erkek yerli halk Ruslara saldırmış, Nene Hatun, Kara Fatma, ün kazanan kadınlar olarak öne çıkmışlardı.


Bir insan için kara sözcüğü, siyah ya da esmer renkli olduğu için söylenmiyordu. Kara sözcüğü gözü pek, atak, yetenekli, becerikli anlamlarında kullanılıyordu. Tarihte, Erzurum’dakinden başka da Kara Fatmalar vardı.

Erzurum’daki Kara Fatma, askerler için temizlik, aşçılık yapan bir kadındı. Ruslara karşı elinde satırla kapı kapı dolaşarak halkı direnişe çağırdı ve oldukça başarılı oldu. Faruk Nafiz Çamlıbel, onu tanıtan şiirinde, ondan,

Kara Fatma adında bir kız çıktı meydana

Ya aslandır ya kaplan onu doğuran ana,” diye söz etti.

Bir Kara Fatma, Kırım’da Osmanlı- Rus yıllarında ortaya çıktı. Bir başkası Adanalıydı. Ancak hiçbiri Gazi Fatma Seher kadar büyük işler başaramadı.


Balkan savaşlarından sonra çıkan Birinci Dünya Savaşı’nda da görevli olan Fatma Seher’in eşi Sarıkamış’ta yaşamını yitirdi. Fatma, çocuğu ile birlikte İstanbul Tophane’deki ağabeyi Süleyman’ın yanına taşındı.


Bir süre sonra eşi Binbaşı Ahmet Fethi Bey’in mezarını ziyaret etmek için Sarıkamış’a gitti. Eşinin adını taşıyan bir mezar bulamadı. İçi kan ağlayarak Erzurum’a geçti. Yıllar sonra radyoda duyduğu bir ağıt-türkü, uzun süre içini sızlattı:


Sarıkamış üstünde kar

Kar altında Mehmet’im yatar

Günüm dolmuş kara dönmüş

Gören sanır yârin sarar.


Oy gülüm yâr vay canım yâr

Kar altında Mehmet’im var.


İstanbul kaynıyordu. Süleyman direnişçilere katılmıştı. Fatma bunu sezmekte gecikmedi. Ağabeyinden görev istedi. Süleyman bir gün onu oğlu Hakkı’yla Yeniköy’e gönderdi. Yeniköy’de büyük bir aşçı dükkânına girdiler. Fatma, bulaşıkçıyı sordu, gösterdiler.

Yaşlıca adamın yanına gitti,

“Emice!” diye fısıldadı.

Yaşlıca adam irkildi. Kapıya baktı.


Adam, Mustafa Kemal’in ve yakınlarının Emice’si İpsiz Recep’ti. Lokantaya bulaşıkçı olarak girmişti. Lokanta, Sarıyer, Şişli, Beşiktaş, Beykoz, Üsküdar semtlerinde, işgal kuvvetlerinin desteğiyle Türklere kan kusturan bir Rum çetesi yöneticilerinin toplanma yeriydi. Emice, bu azgın çeteyi yok etmek için hazırlık yapıyordu. Yaklaşık bir aydır bulaşık yıkıyordu.

Fatma, her iki üç günde bir bulaşıkçıya yeğeni olarak uğramaya başladı. Her gelişinde çarşafının altında tabancalar, mermiler taşıyordu.


“Fatma o günlerde, Emice’nin ne yapmak istediğini bilmiyordu. Bir süre sonra Emice’nin Adapazarı, kendisinin İzmit Kuvayımilliye komutanı olacağını bilemezdi. Bölgede Rum çetelerle, işgalci birliklerle büyük çarpışmalara gireceklerini, İzmit’i işgalden kurtaracaklarını, birbirlerine baba-kız bağlarıyla bağlanacaklarını da bilemezdi.


Sabah çorbasını içtiler. Fatma, cam kıyısında oturup dışarıyı gözleyen ağabeyinin kahvesini uzattı. Süleyman fısıltıyla,


“Farma, güzel kardeşim benim, iyi iş becerdin,” dedi.


“Ne yaptım ki abi?”


“Asıl yapacağını Emice yaptı. İki aydır bulaşık yıkıyordu. Lokantaya adamlarını yerleştirdi. Bulaşıkhaneyi silah deposuna, cephaneliğe çevirdi. Çetenin kırkı aşkın yöneticisi bu gece lokantadaki toplantıda öldürüldü.”


Kahve tepsisi elinden düşen Fatma,


“Gerçek mi abi?” diye sevinçle bağırdı.


İstanbul’da İzmir’in işgalinden sonra miting hazırlıkları başladı. Sultanahmet’teki büyük mitingin hazırlıkları için Fatma da oldukça ter döktü. Büyük mitingde adı duyulan Halide Edip’le tanıştı.

Sivas Kurultayı’na katıldı. Kurultay’da “Ya Bağımsızlık Ya ölüm!” diyen Mustafa Kemal’e, “Amerikan mandasına girelim,” diye karşı çıkan Halide Edip’e soğuk davrandı.

Fatma, iki paşaya çok bağlanmıştı:

Edirne Kahramanı Şükrü Paşa’ya, Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa…

“Fatma, öğle yemeği arasında yemekli bir özel toplantıya gitmek için kurultay binasından çıkan Mustafa Kemal’in önüne atıldı:

“Paşam, izniniz olursa sizinle önemli bir konuda konuşacağım.”

….. Mustafa Kemal, Fatma’yı karşıdaki aşevine götürdü. Fatma, Paşa’dan görev istedi. Sözlerini,

“Emice ile…” diye sürdürecekti.

Mustafa Kemal, Emice adını duyunca, Fatma’nın sözünü kesti:

“Tanır mısın Emice’yi?”

“Tanımaz mıyım Paşam! Ona gâvurları öldürmesi için silahları, mermileri ben taşıdım.”

“İyi etmişsin ama bir daha, yaptıklarını bana bile anlatırken ad verme. Görevde gizlilik önemli. Bundan sonra İstanbul’da gizli örgütte çalışacaksın. Artık örgüt içinde senin adın Kara Fatma!”

“Emredersiniz Paşam!”

Mustafa Kemal kâğıt kalem çıkardı. Küçücük bir parçaya bir şeyler yazıp verdi:

“Bunu iyi sakla yakalatma. İstanbul’da yazdığım kişiyi bul. Görevin hayırlı olsun.”

Hasan Yiğit, Senin Adın Kara Fatma.


17, 06, 1922 tarihli Tevhid-i Efkâr Gazetesi’nden:

“Son günlerde İstanbul Basını kahraman bir kadınımızdan söz ediyor. Bu kadın Erzurumlu Fatma Seher Hanım’dır. Kendisi, birçok çarpışmaya katılmış, yaralanmış, özellikle İzmit Cephesi’nde erkeklerden daha büyük başarılar elde etmiş, düşman karşısında daha büyük başarılar elde etmiş, düşman karşısında büyük bir cesaretle çarpışmıştır.

Onu geçen kış İzmit’te gördüm. Ne olursa olsun böyle silahlanmış, omzundan fişeklikler sarkan, belinde uzun kaması ve tabancası, üstünde dağlı yiğitlerin giysilerine benzer giysilerle böyle bir kadın görmek önce şaşkınlık duyguları yaratıyor. Sonra bu şaşkınlık yerini bir kahramana duyulan sevgi ve saygıya dönüşüyor.”


9 Eylül’de birliğiyle İzmir’e girenlerin içindeydi.

Emice’si, kendisine bağlanan emekli aylığını almayacağını, Türk Hava Kurumu’na bağışladığını duyurmuştu. Bunu duyan Gazi Fatma Seher de emekli aylığını olduğu gibi aynı kuruma bağışladı.

Çok bunaldığında ya da sevindiğinde hemen Ankara Marşı’nı söylemeye başlardı:


Ankara’nın taştır yolu

Düşman dolu sağı solu

Artık yetiş Gazi Paşa

Kan ağlıyor Anadolu.


Hasan Yiğit, Senin Adın Kara Fatma, Mustafa Kemal Gençliği Dizisi, 144 sayfa, Narçiçeği Yayıncılık AŞ,







1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page