top of page
Yazarın fotoğrafıHasan Yiğit

OKUMA ALIŞKANLIĞI - OKUR TOPLUM - BAKAR TOPLUM

OKUMA ALIŞKANLIĞI


OKUR TOPLUM-BAKAR TOPLUM

Okur Toplum ne demek?


Kısaca; bireyleri içinde okuma alışkanlığı kazanmış olanların sayısı çok olan toplum demek. Bu sayının oranı, okur sayısı oranları en yüksek sayılan toplumlarda bile yüzde elliyi bulmuyor. Bir kimsenin okur sayılması için günde en az otuz kitap sayfası dolduracak kadar okuması gerekir.

Bakar Toplum ne demek?

Okuma alışkanlığı kazanmış bireylerinin sayısı parmakla gösterilecek kadar az toplum demek.

Okur oranı yüzde onu aşkın olan ve okur yanı gelişmiş sayılan toplumlarla Türkiye’nin okur oranı karşılaştırıldığında, ortaya Türkiye açısından utanılacak bir tablo çıkmakta. Bakar Toplumların ilk üç sırasında Türkiye yer alıyor. Türkiye insanı günde ortalama 5/6 saat televizyona bakıyor. Telefon, bilgisayar dışında…

Okur yanı gelişmiş sayılabilen Japonya, Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere, ABD… Gibi ülkelerde yetişkinlerde kişi başı/yıllık satın alınan kitap sayısı 12-21 arasında değişirken Türkiye’de ortalama 6 kişi bir tek kitap alıyor.


Türkiye toplumunda okur sayısını arttırmak için en büyük çaba eğitim kurumlarına ve anne-babalara düşüyor.

Eğitim kurumlarımız okur, diğer deyişle Okuma Alışkanlığı kazanmış birey yetiştirme donanımına sahip mi?

En iyisi yanıtı deveden alalım:

Hani, deveye sormuşlar: “Boynun neden bu kadar eğri?”

Deve soruya soruyla yanıt vermiş: “Nerem doğru ki?”

Eğitimimiz deveye dönmüş durumda. Neresi doğru ki?

Eğitim çağında olan ama okula gitmeyen öğrenci sayısı birkaç milyon.

Yüz yıllık Cumhuriyet eğitiminin geldiği nokta bu. Utanç verici bir çöküş.

Okul çağında olan ama okula gitmeyen çocukların velilerine yasal yaptırım uygulanması zorunlu. Bu uygulamayı başlatmayan kaç okul yöneticisine soruşturma açıldı? Kaç bakan utancından görevini bıraktı?

Sözün bittiği bu noktada biz yine de okur olmanın, Okuma Alışkanlığı kazanmanın, ölüm kalım sorunlarımızdan biri olduğunu, okullarımızın bu çok önemli görevi başarmakla yükümlü olduğunu söylemeliyiz. Denir a; Dinleyene sivrisinek saz…

Neden?

Okumanın beyinle doğrudan ve birincil önemde ilişkisi var.

Bilimsel gerçek: Okuyanın/ okur olanın/Okuma Alışkanlığı kazananın beyni daha etkinleşir.

Nasıl?

Bir insan beyninde yüz milyardan fazla bölümcük/kutucuk/göze/hücre var. İnsanoğlu beyninin yaklaşık %3’ünü kullanıyor. En zeki olanlar, dahi denilenler için bile oran aşağı yukarı aynı: % 3.

Beynin kullanılmayan bölümü: % 97.

Okuma ne?

Okuma, bir yazıdaki sözcük, cümle ve noktalama işaretlerini görme,

Görülenleri göz aracılığıyla beyne taşıma,

Beyin aracılığıyla algılama ve anlamını kavrama,

İşlemlerinin tümüdür. Görme+Taşıma+Kavrama= Okuma.

Beyin kendisine göz aracılığıyla taşınanları algılayıp kavrar. Anlamını bildiği sözcükler etkinleşmiş kutucuklara gönderilir, yerleştirilir. Anlamını bilmediği sözcük için etkin kutucuklar taranır, oralarda anlam bulunamazsa, bu yeni sözcük, etkin olmayan/boş bir kutucuğa gönderilir. Beyin tarafından anlamının bulunması istenir, uyarı yapılır.

Diyelim anlamı bilinmeyen sözcük: Çiçek.

Boş ve etkin olmayan bir kutucuğa gönderildi. Çiçeğin anlamı öğrenildi. Onlarca kutucuk etkinleşti, uyandı. Gül, papatya, manolya, nergis, reyhan, karanfil… Birçok çiçek beyinde anlamlandırıldıkça çiçekle ilgili komşu bölümcükler etkinleşir, uyanır. Her yeni sözcük beyindeki on bini aşkın bölümcüğü uyandırır, etkinleştirir.

Bu kadar basit değil elbette. Ama beynin etkinleştirilmesi, etkin gözelerin çoğaltılmasının yolu budur: Yeni sözcükler öğrenmek, Sözcük Dağarcığını zenginleştirmek.

Bir insanın beyninin % 10’unu, % 15’ini kullanabildiğini düşünün. Neler yapmaz?

Öyleyse ilkokuldan başlayarak çocuklara okuma alışkanlığı kazandırılması zorunlu.


Eski Okuma Tekniği Ne?

Göz, rayların üstünde kesintisiz ilerleyen bir tren gibi kesintisiz ilerlemez. Sözcükleri görme ve taşıma görevi alan göz, okuyacağı sözcüklerin üstünde sıçraya sıçraya ilerler.

Eski/klasik eğitimde okuma, hece okuması olarak öğretilir. Yani göz, soldan sağa heceler üstünde sıçraya sıçraya ilerler. Kendisine bir hece verirseniz beyne onu taşır. Bir sözcük verirseniz onu taşır. Yani göz, bir sayfayı görebilir ve onu bütün olarak beyne gönderebilir.

Hasan Güleryüz, gözün alıştırılış (“Gözün Algı Alanına Göre”) durumuna göre okuma tekniklerini yedi başlık altında toplamakta:

“Heceleyerek Okuma,

Sözcük Okuma,

Sözcüklü Okuma,

Satır Okuma,

Üç Satır Okuma,

Nehir Okuma,

Sayfa Okuma.” (1)

Eğitimimiz, hece okumasına dayalı Klasik Eğitim okumasından ne kadar kurtulabildi?


Yeni Eğitimin Okuma Tekniği Ne?

Heceden heceye göz sıçratarak okumada, en iyi okuyanlar bile sessiz okuma yaparken dakikada 300 sözcüğü ancak okuyabilir. Sözcük, birkaç sözcük, bir cümle, bir satır… Okuyanlar dakikada 300 sözcüğü okumanın kolayca üstüne çıkabilir.

Hedef, dördüncü sınıfı bitirenlerin dakikada 300/400 sözcük, sekizinci sınıfı bitirenlerin 700/800, liseyi bitirenlerin 900/1000 sözcüğü okumasını sağlamaktır. Sağlanabiliyor.

Bunun İçin Eğitimde Yapılması Gereken Nedir?

İki şey:

İlkokul birinci sınıftan başlayarak öğrencinin okuma gelişimini titizlikle incelemek, Öğrenci Okuma Dosyalarını düzenlemek,

Yapılan çalışmadan velileri uygun aralıklarla bilgilendirmek, çalışmaya onları da ortak etmek.

Unutulmamalı:

Klasik Eğitimin okuma yöntemi, tabaktaki pirinçleri tek tek ağza taşımaktır.

Yeni eğitimde pirinçler ağza kaşıkla taşınır.

Yeni Eğitimin okuma tekniği, Hızlı Okuma tekniğidir.

Yetmez: Okuyucunun hızlı okuduklarını anlaması da sağlanmalıdır.

Doğru okuma tekniği: Hızlı ve Anlayarak Okumaya, okuyucuyu/öğrenciyi alıştırmaktır.

Beyin daha etkin kullanılacaksa düzenli olarak yeni sözcükler öğretilmeli, okuyanın Sözcük Dağarcığı/Kelime Haznesi sürekli arttırılmalıdır. Bunun yolu okumaktan geçer.

Veliler, çocuğunuzun beyinsel gelişimi, önemli değil mi?

Klasik Eğitimle okumaya alıştırılan bir öğrenci, girdiği 60 dakika süreli bir sınavda soruları okumak, anlamak için 25 dakika harcarsa, Yeni Eğitimle okumaya alışan bir öğrenci en fazla 15 dakika harcayacaktır. Yanıtlar için daha çok zaman kazanacaktır.

Türkiye’nin çocukları bunları hak etmiyor mu?

1- Hasan Güleryüz, Yaratıcı Çocuk Edebiyatı, Pegem Yayınları.



7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


bottom of page